30 Ağustos 2007 Perşembe

AKARSU VE AKARSU ŞEKİLLERİ

ÜNİTE

AKARSU VE AKARSU ŞEKİLLERİ

HAZIRLIK ÇALIŞMALARI

1. Akarsu, sel ve akan su kavramlarını araştırınız. Bunlar arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları öğreniniz.

2. Çevrenizde akarsu var mıdır? Dere, öz, çay, su, ırmak ve nehir kavramlarını araştırarak öğreniniz.

3. Türkiye’deki akarsular hangi denizlere dökülmektedir? Bir harita üzerinde inceleme yaparak öğreniniz.

4. Havza, açık havza ve kapalı havza kavramlarını araştırarak öğreniniz.

A. TÜRKİYENİN AKARSULARI

Türkiye akarsular bakımından şanslı bir ülkedir. Özellikle doğu ve güney komşularına göre zengin bir ülke sayılır. Akarsularımız uzunluk akıttıkları su miktarı (Debi), beslenme şekilleri ve su miktarının yıl içindeki değişimi (Rejim) bakımından farklı özellikler gösterir. Ancak Türkiye akarsuları bütünüyle düşünüldüğü zaman bazı ortak yönleri ortaya çıkar.

1. Akarsularımızın Genel Özellikleri

Türkiye akarsularının ortak özelliklerinin başında genellikle kısa boylu olmaları gelir. Kızılırmak, Yeşilırmak Fırat ve Dicle dışındaki akarsularımız kısa boyludur. Sınırlarımız içinde doğup ve kendi kıyılarımızdan denize dökülen en uzun akarsuyumuz olan Kızılırmak’ın boyu 1355 km’dir. Akarsularımızın boylarının kısa olmasının başlıca nedeni; ülkemizin bir yarımada olması ile Kuzey Anadolu dağları ve Toros dağlarının uzanış biçimidir. Bu dağlardan kaynaklanan ve denize dökülen akarsuların boyu çok kısadır. Çünkü bu dağlar, kıyıya çok yakın ve paralel olarak uzanmaktadır. Akarsularımızın bir başka ortak özelliği de hızlı akmalarıdır. Bunun başlıca nedeni, ülkemizde dağların fazla olması ve genellikle sıradağlar şeklinde uzanmasıdır. Bu akarsuların hızı da fazla olmaktadır.

Türkiye akarsularının pek çoğunun akıttığı su miktarı, mevsimlere göre önemli farklılıklar göstermektedir. Bu da ülkemizdeki farklı ilkim özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Genellikle yaz mevsiminde akarsularımızın akıttığı su azalır. Küçük akarsuların pek çoğu kurur.

İç Anadolu, Ege, Akdeniz, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinin büyük kısmında durum böyledir. Buna karşılık ilkbahar ve kış mevsimlerinde akarsular birden canlanır ve bol su taşırlar. Çünkü bu mevsimlerde artan yağışlar ve eriyen kar suları akarsuları besler. Ancak Karadeniz Bölgesi’nin akarsularında durum farklıdır. Çünkü bu bölge ikliminin özelliği olarak, her mevsim yağış düşmekte ve akarsuları beslemektedir.

Akarsularımızın pek çoğu ülke sınırları içinden doğmakta ve kendi topraklarımızdan denize dökülmektedir. Fırat, Dicle, Aras, Kura ve Çoruh ırmakları ise topraklarımızdan doğdukları halde ülke dışından denizlere veya göle ulaşmaktadır. Meriç ve Asi ırmakları da ülkemiz dışından kaynaklarını alarak kıyılarımızdan denize dökülmektedir.

Resim 1: Yurdumuzdan bir akarsu görüntüsü

Akarsularımız genellikle açık havzaya sahiptir. Van gölü, Tuz gölü ve göller yöresi kapalı havzalarındaki küçük akarsular dışında kalanlar denizlere ulaşırlar. Yani açık havzaya sahiptirler.

Akıttıkları su miktarının yıl içinde değişmesi, sel olaylarının sıkça görülmesi, yatak eğimlerinin ve hızlarının fazla olması nedenleriyle, akarsularımızda ulaşım imkanları çok sınırlıdır.

2. Başlıca Akarsularımız

a. Karadeniz’e Dökülen Akarsular

Çoruh: Mescit dağlarından doğar. En önemli kolları Doğu Anadolu’dan gelen Oltu ve Tortum çaylarıdır. Bu ırmağın vadisi çok dar ve derindir. Çevresindeki dağlık alana göre 1000 metreden daha fazla gömülmüştür. Gürcistan topraklarında Batum’dan Karadenize dökülür.

Yeşilırmak: Bu ırmağın en uzun kolu olan Kelkit, Doğu Karadeniz’de Gümüşhane dağlarından doğar. Batıya doğru Kelkit oluğu boyunca akar. Erbaa Ovası’nı geçtikten sonra batıdan gelen Yeşilırmak kolu ile birleşir ve kuzeye yönelerek oluşturduğu Çarşamba Deltasından Karadeniz’e ulaşır.

Kızılırmak: Sınırlarımız içinde doğarak kendi topraklarımızdan denize dökülen en uzun akarsuyumuzdur. En uzun kolu, Sivas doğusundan ( Kızıldağ) kaynağını alır. İç Anadolu’da büyük bir yer çizer. Kırmızı renkli tortullar arasından geçerken suları kırmızımsı bir renk alır. Tuz gölünün kuzeyinde, kuzeye doğru yönelir. Delice, Devrez ve Gökırmak kollarını aldıktan sonra oluşturduğu Bafra Ovasından denize ulaşır. Üzerinde Hirfanlı ve Altunkaya baraj gölleri bulunur.

Resim 2: Kızılırmak’tan bir görünüş

Sakarya: Bu ırmak, Afyon kuzeyindeki Emir Dağından doğar. Batıdan Porsuk, doğudan da Ankara Çayı’nı alır. Batıya doğru büyük bir kavis çizdikten sonra kuzeye yönelir. Adapazarı Ovası2nı geçtikten sonra Karadeniz’e ulaşır. Üzerinde Hasan Polatkan ve Gökçekaya barajları kurulmuştur.

b. Marmara Denizine Dökülen Akarsular:

Bu akarsular Marmara denizine güneyden dökülürler. Güney Marmara bölümüyle İç Batı Anadolu’dan kaynaklanırlar. Kısa boylu olan bu akarsuların en önemlisi Susurluk Çayı’dır.

Susurluk: Simav Çayı adıyla, Simav yakınlarından doğar. Karacabey Ovasını geçtikten sonra Uludağ’dan kaynağını alan Nilüfer Çayı ile birleşir ve Susurluk olarak Marmara denizine ulaşır.

Susurluk Çayı’ndan başka güney Marmara bölümünden doğan bazı küçük çaylar da vardır. Bunların bazıları denize ulaşırken bazıları da göllerde son bulmaktadırlar.

c. Ege Denizine Dökülen Akarsular:

Ege denizine dökülen akarsular, Marmara ve Ege bölgesi toprakları üzerindedir. Bunların başlıcaları kuzeyden güneye doğru Meriç, Gediz, Küçük Menderes ve Büyük Menderes ırmaklarıdır.

Meriç: Kaynağını Bulgaristan topraklarından alır. Edirne’de Tunca ile birleşir. Genel olarak kuzey – güney yönünde akarak Türkiye – Yunanistan sınırını oluşturur. Doğudan gelen Ergene Çayı’nı da aldıktan sonra Ege denizine ulaşır.

Gediz: İç Batı Anadolu Eşiğindeki Murat Dağından doğar. Çeşitli kolları aldıktan sonra Gediz grabenini takiben batı yönünde akar. Yakın bir zamana kadar İzmir Körfezinin iç kesimine dökülürken, yatağının değiştirilmesi sonucu, Menemen Ovası’nı geçtikten sonra Foça güneyinde denize ulaşmaktadır. Gediz ırmağı üzerinde Demirköprü Barajı bulunmaktadır.

Küçük Menderes: Bozdağlardan kaynağını alır. Birçok küçük kolla birleşerek Küçük Menderes Grabeni içinde büklümler yaparak akar. Kuşadası Körfezi’nin kuzeyinde Selçuk yakınlarında denize ulaşır.

Resim 3: Yurdumuzdan bir akarsu görüntüsü

Büyük Menderes: Önemli kaynaklarını İç Batı Anadolu, Göller yöresi ve Menteşe yöresinden alır. Ana akarsu aynı adı taşıyan graben içinde batı yönünde, menderesler yaparak akar ve denize dökülür. Bu akarsuyun üzerinde Adıgüzel ve Kemer barajları kurulmuştur.

d. Akdeniz’e Dökülen Akarsular:

Asi dışındaki Akdeniz’e dökülen akarsular, Toros dağlarından gelen sulardır. Bunların başlıcaları batıdan doğuya doğru şöyle sıralanır:

Aksu: Kaynağını Isparta yakınlarından alır. Karstik alanlarda genellikle kuzey – güney yönünde akarak Antalya Körfezi’ne dökülür.

Göksu: Taşeli Plâtosu’nun kuzeyinden kaynaklarını alır. İki büyük kolunu Mut yakınlarında aldıktan sonra oluşturduğu Silifke Ovası’ndan denize ulaşır. Göksu’nun vadisi kalker araziye çok yerde yüzlerce metre gömülmüştür. Yer yer kanyon vadiler oluşturmuştur. Akarsu bazen de karstik tünellerden geçer.

Seyhan: Zamantı Çayı adıyla Uzunyayla’dan doğar. Göksu kolu ile birleşerek Seyhan adını alır. Adana yakınlarında oluşturduğu Adana Ovası’na ulaşır. Burada büklümler yaparak Mersin Körfezi’ne dökülür. Bu ırmak üzerinde Seyhan barajı kurulmuştur.

Ceyhan: Elbistan havzasını kuşatan dağlardan kaynaklarını alır. Büyük bir yarma vadi ile Kahramanmaraş düzlüğüne ulaşır. Osmaniye yakınlarında Çukurova’ya girer. İskenderun Körfezi’nin batısında, Yumurtalık yakınlarında denize dökülür. Bu ırmak üzerinde Aslantaş ve Menzelet barajları vardır.

Asi: Lübnan’dan doğar. Kızıldeniz’den Kahramanmaraş’a kadar uzanan büyük bir grabeni kuzey kesimini takip ederek Antakya’nın doğusundan topraklarımıza girer. Amik Ovası’nın güneyinde bir yay çizerek tekrar güneye yönelir. Samanda yakınlarında Akdeniz’e ulaşır.

Resim 4: Asılı Vadi

e. Basra Körfezi’ne Dökülen Akarsular:

Fırat: Kaynağını topraklarımızdan alan ve sınırlarımız dışında denize dökülen en uzun akarsuyumuzdur. En önemli iki konu Karasu ve Murat’tır. Doğu Anadolu’daki dağlık yörelerden, çeşitli boğazlardan geçerek akan bu iki büyük kol Keban Barajı’nda birleşir. Daha sonra Malatya Havzası’ndan geçer. Güneydoğu tarafları Torosları boğazlarla geçtikten sonra Gaziantep – Şanlıurfa platolarını derin bir biçimde yararak sınırımızı terk eder ve Suriye’ye girer. Irak’ın güneyinde Basra Körfezi yakınlarında Dicle ile Şat-ül Arab’da birleşerek Basra Körfezi’ne dökülür. Üzerinde Atatürk, Karakaya ve Keban Barajları vardır.

Dicle: Güneydoğu Toroslardan geçen çok sayıdaki küçük kollarla beslenir. Cizre güneyinde Türkiye – Suriye sınırını oluşturduktan sonra Habur ( Hezil) Çayı ile birleşir ve Irak topraklarına girer. Daha sonra, Hakkari Bölümü’nden beslenen Zap suyu ile birleşir ve güneye doğru akar. Şat-ül Arab’da Fırat ile birleşerek Basra Körfezi’ne dökülür. Üzerinde başta Devegecidi barajı olmak üzere çok sayıda küçük baraj vardır.

f. Hazar Denizi’ne Dökülen Akarsular:

Bunlar topraklarımızdan çıkarak Azerbaycan’da birleşip Hazar gölüne dökülen Kura ve Aras ırmaklarıdır.

Kura: Kars yakınlarından kaynaklarını alır. Ardahan plâtosunu geçtikten sonra Gürcistan topraklarına girer. Daha sonra Azerbaycan topraklarına giren Kura, Aras ile birleşerek Hazar gölüne dökülür.

Aras: Erzurum’un güneyinde Bingöl dağlarından sonra büyük bir yay çizerek Ağrı Dağı’nın doğusundan Dilucu mevkiinde Türkiye – Ermenistan – Nahcivan – İran sınır kavşağından geçer. İran’ın kuzey sınırını oluşturduktan sonra Azerbaycan topraklarında Kura ile birleşerek Hazar gölüne dökülür.

3. Akarsu Havzalarımız:

Akarsularımızın çoğunun havzası açıktır. Yani bu akarsular, açık denizlere dökülmektedir. Bazı akarsularımız ise sularını açık denizlere ulaştıramamaktadırlar. İşte bunların havzaları kapalı havzalardır.

Kura ile Aras ırmakları Türkiye dışında bulunan Hazar gölü kapalı havzasına akarlar.

a. Türkiye’deki Kapalı Havzalar:

Konya Kapalı Havzası: Kuzeyden Obruk plâtosu, güneyden ise Toros dağlarının etekleriyle sınırlandırılmıştır. Doğu – batı yönünde uzanan büyük bir kapalı havzadır. Beyşehir Gölü ile Toroslardan ve Obruk Plâtosundan gelen sular, bu kapalı havzada toplanır. Ancak bu sular fazla değildir. Konya, Karapınar, Karaman ve Ereğli yakınlarında tuzlu bataklıklar ve geçici göller oluşmuştur. Onun için verimsiz düzlükler geniş alanlar kaplar.

Tuz Gölü Kapalı Havzası: Haymana Cihanbeyli ve Obruk plâtoları arasında yer alan tektonik bir çukurluktur. Gölün çevresinde tuzlu topraklar vardır. İçerisinde tuz gölünün de bulunduğu bu kapalı havzaya, çevreden çok küçük ve geçici akarsular su taşımaktadır. Bu sular çevre arazilerden çözdükleri tuzları, bünyelerine alarak göle taşırlar. Onun için göl suları çok tuzludur. Çözelti halinde bulunan tuzlar, şiddetli buharlaşma sonucu göl dibinde kristalleşerek tuz oluşturur.

Afyon Akarçay Kapalı Havzası: Sultan Dağlarının kuzeyinde yer alır. Çökme sonucu oluşan bu kapalı havzada Akşehir, Eber ve Karamut gölleri bulunur. Sultan dağlarında ve çevreden gelen küçük derelerin suları bu göllerde toplanır. Akşehir Gölü’nün suları, tuzlu olduğu için içme ve kullanmaya uygun değildir. Eber gölü sularını, daha çukurda olan Akşehir Gölü’ne boşaltır. Bunun için bu gölün suları tatlıdır.

Afyon Akarçay Havzası, tuz gölü ve Konya Havzası kadar kurak bir havza değildir.

Kırşehir’in doğusunda çok küçük bir kapalı havza olan Seyfe Gölü havzası bulunur.

Resim 5: Seyfe Gölü

b. Göller Yöresi Kapalı Havzaları:

Burdur Kapalı Havzası: Burdur Gölü’nün de içinde yer aldığı havzadır. Bu havza, kuzeydoğu –güneybatı yönünde uzanan tektonik bir çukurluktur. Havza, en çok güneyden beslenir. Ayrıca çevreden gelen bir çok küçük derelerde vardır.

Harita 1: Türkiye’nin akarsu havzaları

Acıgöl Kapalı Havzası: Merkezinde acı göl bulunur. Çevreden gelen küçük geçici sular hep bu göle dökülür. Beslenmesi zayıf, buna karşılık buharlaşma fazla olduğu için gölün suları acıdır.

Ayrıca bu iki kapalı havzanın güneyinde Salda, Çorak ve Kestel gölleri de çevrelerine göre küçük birer kapalı havza oluştururlar.

c.Van Gölü Kapalı Havzası: Yurdumuzun doğusunda bulunan büyük bir kapalı havzadır. Bu kapalı havzanın oluşumunu tektonik hareketler ve Nemrut Volkanı sağlamıştır. Havzanın en çukur yerini Van Gölü doldurmuştur. Bu havzanın etrafı, yüksek dağlarla çevrili durumdadır. Buralardan gelen sular Van Gölü’ne toplanır. Göl, en çok doğudan ve kuzeyden gelen derelerle beslenir.

Van Gölü’nün suları sodalıdır. Bu durum gölün kuzeyinde bulunan ve soda içeren volkanik kökenli kayalardan, sodanın sular tarafından çözülerek göle taşınmasının sonucudur.

4. Akarsularımızın Rejimleri:

Akarsu rejimi, akarsuların akıttığı su miktarının yıl içindeki değişmelerine ve beslenme şekillerini ifade eder. Bazı akarsuların yatağındaki su miktarı, yıl içinde belirgin bir azalma ve çoğalma göstermez. Sürekli yağışlarla beslenen Doğu Karadeniz Bölümü akarsuları böyledir. Bir kısım akarsularda ise akım yılın belirli aylarında düzenli olarak azalır ve çoğalır. Kurak dönemde sular iyice çekilir, hatta tamamen kururken, yağışlı dönemde yatak tamamen sularla dolar. Yurdumuzda bu tür akarsuların tipik örnekleri, Akdeniz ikliminin etkili olduğu yerlerde görülür. Bu özellikleri gösteren akarsuların rejimlerine düzenli rejim denir. Düzenli rejimli akarsularda her yılın akım grafiği bir birine çok benzer. Ancak bu rejimde de zaman zaman düzensizlikler görülür. Sağanak yağışlara ve hava sıcaklığındaki beklenmedik artışlara bağlı olarak ortaya çıkan kar erimeleri sonucu seller oluşmaktadır.

Bazı akarsuların yataklarındaki su miktarı ise yıl içinde belirsiz zamanlarda artar. Kurak bölgelerdeki akarsular böyledir. Çünkü buralardaki yağışlar çok düzensizdir. Bu bölgelerdeki akarsuların rejimlerine düzensiz rejim denir.

Akarsular genellikle yağmur, kar, buz ve kaynak sularıyla, bazı akarsularda göl sularıyla beslenir. Bunlardan sadece bir tanesi ile beslenen akarsulara sade rejimli akarsular denir. Ancak sade rejimli akarsular çok azdır. Ülkemizdeki akarsular genellikle hem yağmur hem kaynak hem de kar ve buz suları ile beslenir. Bu akarsuların rejimine de karma rejim denir.

Harita 2: Türkiye’nin başlıca baraj gölleri, gölleri ve akarsu ağı

5. Türkiye’deki Sade Ve Karma Rejimli Akarsular:

a.Yağmur Suları ile Beslenen Akarsular:

Ülkemizdeki akarsuların bir kısmı yağmur suları ile beslenir. Genellikle Akdeniz iklimi özelliklerinin etkili olduğu yörelerimizde, yaz kuraklarının etkisi akarsulara doğrudan yansımaktadır. Bu nedenle yaz aylarında bu akarsularımızın yataklarındaki sular ya çok azalmakta ya da tamamen kurumaktadır. Kasım ayından sonra su miktarında hızlı bir artış görür. Ocak, şubat ve mart aylarında akarsuların debisi en yüksek değerine ulaşır.

Grafik 1: Ceyhan ırmağının yıllık akım grafiği

Ege Bölgesi’ndeki akarsular ve Akdeniz Bölgesi’nde karstik kaynaklarla beslenmeyen akarsular bu rejime sahiptir. İç Anadolu Bölgesi’ndeki akarsularımız da yağmur sularıyla beslenen akarsulardır. Buralar da az da olsa, kar suları akarsuların beslenmesine katkıda bulunmaktadır.

b. Kar ve Buz Suları ile Beslenen Akarsular:

Bu akarsular, yüksek dağlardan beslenirler. Buralarda bulunan kar ve buzlar, sıcak aylarda eriyerek akarsulara karışır. Bunun sonucu olarak Türkiye’de ilkbahar aylarında ve yaz başlarında akarsuların debisi en yüksek değerine ulaşır.

Türkiye’de kar ve buz sularıyla beslenen akarsular, Doğu Karadeniz bölümünden, Hakkari bölümünden ve Doğu Anadolu’nun yüksek dağlarından beslenen akarsular.

c.Kaynak Sularıyla Beslenen Akarsular:

Türkiye’de kaynak sularıyla beslenen akarsular, genellikle küçük akarsulardır. Manavgat Çayı buna güzel bir örnektir. Bu çay, Toros dağlarından doğan karstik kaynaklarla beslenir.

Bir kısım akarsularımızın bazı kolları da kaynak suları ile beslenmektedir. Bu kaynaklar genellikle karstik kökenlidir. Fırat’ın bir kolu olan Sultan suyu, bir karstik kaynaktan beslenmektedir.

d.Çölden Çıkan Akarsular:

Bazı akarsularımız kaynaklarını göllerden alırlar. Göl sularını boşalttıkları için bu akarsulara göl ayağı (gideğen) da denilmektedir. Bunlar küçük akarsulardır. Yağışlı dönemde gölün suları yükseldiği zaman bu akarsular canlanır. Göl suyu seviyesi düştüğü zaman ise akarsular kurumaktadır. Onun için bunların çoğu geçici akarsulardır. Bu akarsuların başında Çarşamba suyu gelir. Beyşehir Gölü’nün sularını Konya Ovası’na akıtır.

Eğridir Gölü’nden çıkan Kovada suyu, güneye doğru akarak Kovada gölüne dökülür.

Göllerden kaynaklanan akarsulardan başka, bataklıklardan çıkan akarsular da vardır.

Grafik 2: Kızılırmak’ın yıllık akım grafiği

e. Karma Rejimli Akarsular:

Ülkemizde kısa mesafelerde iklim özellikleri değişmektedir. Bu nedenle uzun boylu akarsularımızın yukarı ve aşağı çığırları farklı iklim bölgelerinde bulunmaktadır. Ayrıca aynı akarsuyun değişik kolları değişik şekillerde beslenebilmektedir. Fırat ırmağının kollarından Sultan suyu, bir karstik kaynaktan beslenirken diğer büyük kolları yüksek dağlardan eriyen kar ve buz sularıyla beslenmektedir. Aynı zamanda yağmurlar da bu ırmağı önemli ölçüde güçlendirmektedir. Bunlardan anlaşılacağı gibi, ülkemizde büyük akarsular karma rejimlidir. Karma rejimli akarsular, bir yandan yağmur sularıyla beslenirken diğer yandan da eriyen kar, buz suları ve kaynak sularıyla güçlenen akarsulardır. Kızılırmak, Yeşilırmak ve Fırat bunların başında gelir.

6. Türkiye’de Akarsuların Oluşturduğu Şekiller:

Akarsular yeryüzünün şekillenmesinde en etkili olan dış kuvvetlerdir. Çünkü, kutup bölgeleri, çöller ve dağların yüksek kısımları dışında kalan yerlerde akarsular etkilidir. Sahip olduğu konum, iklim ve topoğrafya özelliklerinden dolayı Türkiye de akarsuların etkili olduğu ülkeler arasındadır.

Türkiye’deki akarsu sistemi Üçüncü Jeolojik Zaman’ın sonunda, orojenik hareketlerin bitmesiyle oluşmaya başlamıştır. Daha sonraki epirojenik hareketler sonucu meydana gelen yükselmeye bağlı olarak akarsular, vadilerine iyice gömülmüşlerdir. iç kuvvetlerin hazırlamış olduğu ana yer şekilleri akarsular tarafından işlenmekte ve değiştirilmektedir. Böylece akarsu sistemi de gelişerek bugünkü şeklini almıştır. Yeryüzünün ve Türkiye’nin şekillenmesini sağlayan akarsular şekillerini iki yolla oluştururlar.

B. AŞINDIRMA ve BİRİKTİRME

Akarsu aşındırmasının bağlı olduğu etkenler; suyun miktarı, yatak eğimi, akarsuyun hızı taşıdığı yük miktarı taş ve tabakaların özellikleri gibi faktörlerdir.

Akarsuların aşındırması; su kütlesinin yatak kenarlarına çarpması, içlerindeki kum ve çakılların çarpması ve suyun çözmesi sonucu meydana gelir.

Resim 6: Kanyon Vadi

1.Aşındırma Şekilleri:

Türkiye’de akarsu aşındırmasının etkili olmasını başta gelen nedeni, yüksek dağların fazlalığıdır. Çevrelerine göre çok yüksek olan Kuzey Anadolu Dağları ve Toros Dağlarından kaynaklanan akarsular, hızla akarlar. Onun için de aşındırma güçleri fazladır.

Şekil 1: Kertik vadi (A) ve Tabanlı vadi (B)

Türkiye’de akarsuların aşındırmayla oluşturdukları şekillerin başında vadiler gelir. Vadiler, akarsuların içinde aktığı uzun çukurluklardır. Vadiler, akarsuların yaptığı aşındırmayla yanlamasına, derinlemesine gelişir. Diğer yandan da geriye aşındırma sonucu boylarını uzatırlar.

Resim 7: Yarma Vadi

Akarsuların derine aşındırması, döküldükleri deniz veya gölün seviyesine kadar devam eder. Akarsular bu seviyeye göre yapabilecekleri aşındırmayla vadilerine enine, derinlemesine ve boyuna uzatırlar.

Yamaçlardaki vadiler, tabansız vadilerdir. Bunlara kertik vadi ya da “V” denir.

Dik yamaçlarda eğim fazla olduğu için hızla akar. Onun için aşındırma güçleri fazladır. Bu vadiler büklüm yapmadan uzanır. Enini aşındırmadan çok derine aşındırma etkilidir. Onun için yamaçlar diktir. Doğu Karadeniz Dağlarının kuzeye bakam yamaçlarındaki sıka boylu vadiler böyledir.

Düz yerlerdeki akarsu vadileri, geniş tabanlıdır. Böyle vadiler içinde akarsular büklümler yaparak akar. Bu vadiler de derine aşındırma yavaşlamış enine aşındırma devam etmektedir. Geniş vadi tabanı içerisinde akarsa yayvan bir yatak içinde akar. Tabanlı vadilerin yamaçları yatıktır. Düzlüğe ulaştıkları yerlerdeki vadilerde geniş tabanlıdır.

Türkiye’de akarsuların oluşturduğu başka bir vadi biçimi de boğazlar akarsuların sert kütle içinde açmış oldukları dar ver derin vadilerdir. Akarsular sert kütleleri adeta yararak geçmişlerdir. Bu yüzden bu boğazlara yarma vadiler denir.

Yatay tabakalı arazi içine oyulmuş bulunan boğazlara kanyon vadi denir. Türkiye’de bu tip vadilere Torosların yatay tabakalı kalkerleri içerisinde rastlanır.

Türkiye’deki bir başka akarsu aşındırması da dev kazanıdır. Bunlar akarsu yatakları içinde çağlayan ve çavlanlarda suyun düştüğü yerde oluşan çukurluklardır. Buralarda biriken sular küçük göller oluşturmuştur. Akdeniz Bölgesi’nde Düden ve Manavgat akarsularında tipik örnekleri vardır.

Resim 8: Kızılırmak’ın yaptığı mendereslerden birtanesi

Bazı akarsular geniş vadi tabanlarında büklümler yaparak akar. Bunlara Menderes denir. Mendereslerin oluştuğu yerde vadi tabanının eğimi çok azdır. Eğer Menderesler vadi tabanına gömülmüş ise bunlar gömük menderes olarak isimlendirilir.

Akarsularla birlikte yağmur, selcik ve sel sularının meydana getirdikleri başka bir aşınım şeklide peri bacalarıdır. Bunlar, volkan tüfleri içinde oluşmuş çok özel şekillerdir. Aynı arazide rüzgar aşındırmasının da etkisi ile mantar kaya (şeytan masası) gibi şekiller oluşur.

Peri bacaları, vadi ve plato yamaçlarında yağmur, selcik ve sel sularının oluşturduğu yarıntılar arasında meydana gelen piramit şeklindeki oluşuklardır. Bunların bazıların tepesinde sert bir tabaka kalıntısı bulunmaktadır. Örnek Ürgüp – Göreme – Nevşehir çevresinde peri bacısı örnekleri vardır.

Resim 9: Peri bacaları

Peneplenler, başta akarsular olmak üzere rüzgar erozyonu ve yüzeysel erozyonun da etkisi ile meydana gelir. Tam olarak oluşabilmesi için çok uzun bir süre yer kabuğu hareketlerinin olmaması gerekir.

2. Biriktirme Şekilleri:

Akarsuların oluşturdukları şekillerin bir kısmı da onların taşıdıkları malzemeyi biriktirmeleri sonucu oluşur. Bunların başında birikinti konileri gelir.

Birikinti konileri akarsuların taşıma güçlerinin iyice azaldığı yerlerde oluşur. Dik yamaçlar boyunca akarsular hızlı akar. Bu suların aşındırma ve taşıma güçleri de fazladır. Ancak akarsular birden düzlüğe ulaştıkları zaman hızları ve alüvyon taşıma güçleri azalır. Bunun sonucu akarsular yamaçlardan taşıdıkları alüvyonları düz yerlerde biriktirirler. Birikinti konilerini daha yayvan olanlarına da birikinti yelpazeleri denir.

Bir başka birikinti şekli ise deltalardır. Bunlar akarsuların taşıdıkları alüvyonların deniz veya göl kıyılarında birikmeleri sonucunda olur. Deltaların oluşabilmesi için gel – git olayları, deniz akıntıları ve dalgaların güçlü olmaması gerekir. Aksi halde akarsuların kıyıya getirdiği alüvyonlar, bu hareketler sonucu deniz açıklarına taşınır ve delta oluşamaz.

Şekil 2: Birikinti konisi

Örnek: Bafra, Çarşamba, Silifke ve Çukurova

Akarsu yataklarında meydana gelen kum adaları da birikinti şeklidir. Bunlar, kurak mevsimde akarsu yataklarında suların azalması sonucu oluşan geçici şekillerdir.

Akarsular tarafından oluşturulan sekiler, önce biriktirilen alüvyonların daha sonra aşındırılmasıyla olur. Aşındırma sonucu bazen alüvyonların altındaki ana kaya da kazılır. Sekiler, önceki vadi tabanlarının akarsularla yeniden kazılması sonucu yüksekte kalmış düzlüklerdir. Akarsu yataklarının kenarlarında basamaklar şeklinde bulunurlar.

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Akarsular bakımında bölgelerimiz arasındaki önemli farklılıklar hangi nedenlerden kaynaklanmaktadır?

2. Akarsularımızın ülke ekonomisine katkıları nelerdir?

3. Ülkemizdeki akarsuların ortak özellikleri nelerdir?

4. Türkiye’de hangi kapalı havzalar vardır? Kapalı havzaların oluşumundaki etkenler nelerdir?

5. Akarsu vadisinin boyu neden geriye doğru uzar? Araştırınız.

SÖZLÜK

A

Açık havza : Sularını denize ulaştırabilen alan.

Akarsu : Kaynak ve yağmur sularıyla ya da eriyen kar ve buzul sularıyla beslenen, belirli bir yatak boyunca, uzun süre akan sular.

Akarsu ağı : Bir akarsuyun, kollarıyla birlikte kendi havzası içinde oluşturduğu sistem.

Akarsu çığırı : Akarsuyun kaynağıyla ağzı arasında takip ettiği yol.

Akarsu rejimi :Akarsuyun yatağından akıtmış olduğu su miktarının yıl içerisinde göstermiş olduğu değişiklikler.

Akım : (Debi) Bir akarsu yatağının belirli bir kesitinde akıtmış olduğu su miktarı.

Alüvyon : Akarsular tarafından taşınarak düz yerlere biriktirilen çakıl, kum, mil ve kilden oluşan materyalin genel adı.

B

Baraj : Gerisinde su biriktirmek amacıyla akarsu vadisinin uygun yerine yapılan toprak, taş veya beton sırt.

Birikinti Konisi : Akarsuların taşıdıkları alüvyonları yamacın bitip düzlüğün başladığı yerde biriktirmesiyle oluşan şekil.

D

Debi : Akım

Drenaj : Taban suyunun yüksek olduğu yerlerde fazla suların açılan kanallarla havza.

H

Havza : Akarsuların su toplama alanları.

P

Peneplen : Yontuk düz.

Şelale : Şavlan

T

Taşkın : Sağanak yağışlar ve ani kar erimeleri sonucu akarsu ve sel yatağına sığmayan fazla suların çevre arazilere yayılması.

KAYNAKÇA

İZBIRAK, R., Sular Coğrafyası, Ankara 1987

ATALAY, İ., Türkiye Coğrafyası, Ankara 1989

ŞAHİN, C., Coğrafya I, İstanbul 1990

ERİNÇ, S. , Jeomorfoloji I, İstanbul 1982

Hiç yorum yok: